19 Temmuz 2013 Cuma

MUTLU OLMANIN PÜF NOKTALARI !...

 

MUTLU OLMAK MI İSTİYORSUNUZ ? 

 
              Bilal, cevresindeki kişilerin cok sevdigi ve beğendiği  insanlardan biriydi. Keyfi de her zaman yerindeydi. Her zaman soyleyecek olumlu bir şey mutlaka bulurdu. Hatta bazen öyle olurdu ki, etrafindakiler onun bu tutumundan çıldırırlardı adeta.
"Bu adam bu halde bile nasıl bukadar iyimser olabiliyor?" diye. Birisi ona nasıl oldugunu sorsa, aldığı yanıt hep "Bomba gibiyim." olurdu. Evet, "Bomba gibiyim...Bilal, sanki dogal bir motivasyoncuydu. Yanındaki insanlardan biri o gün, kötü bir gündeyse, Bilal hemen yanına koşar ve duruma nasıl olumlu bakılacağını anlatırdı ona. Onun bu tarzi beni fena halde düşündürüyordu. Bir gün Bilal'e gittim ve ona:
             "Anlayamıyorum." Dedim. O da "neyi" dedi.
             "Nasıl oluyor da, sen her zaman ve her koşulda bu kadar olumlu bir insan olabiliyorsun? Bunu nasıl başarıyorsun?" dedim. O da bana aynen şöyle dedi,


              "Her sabah uyandığımda kendi kendime derim ki:  Bak Bilal bugun iki seçimin var. Havan ya iyi olacak ya da kötü derim. Ve tabiki her zaman havamın iyi olmasını seçerim. Fakat kötü bir şey olduğunda yine iki seçimim var. "Kurban olmak", ya da "ders almak". Ben başıma gelen kötü şeylerden daima ders almayı seçerim. Birisi bana herhangi bir şeyden şikayete mi geldi; yine iki seçimim var.  Ya "şikayetini kabul etmek", ya da ona "hayatın olumlu yanlarını göstermek". Ben herzaman "olumlu yanlarını gostermeyi" seçerim.
               "Yok yahu" diye dalga geçtim."Bu kadar kolay mı yani" dedim.
               "Evet...Bu kadar kolay..." dedi Bilal. "Hayatımız genellikle yaptığımız  seçimlerden ibarettir. Her durumda bir seçim vardır. Sen sadece her durumda nasıl davranacağını seçersin. Sen insanların senin tavrından nasıl etkileneceklerini seçersin. Sen havanın, durumunun iyi ya da kötü olmasini seçersin. Yani demek istediğim, sen hayatını nasıl yaşayacağını seçersin." Bilal'in bu sözleri beni bayağı derinden etkiledi. Onu bir daha uzun yıllar görmedim. Ama hayatımdaki talihsiz olaylara üzülüp dövünmek yerine, olumlu seçimler yaptığımda hep O  aklıma geldi...
              Ve aradan uzun zaman geçti. Yıllar sonra Bilal'in başına çok kötü bir olay geldi. Soygun yapmak için gelen hırsızlar, Bilal'i çok fena vurmuşlar, adeta delik deşik etmişler. Ameliyatı  tam18.5 saat sürmüş ve sonra haftalarca yoğun bakımda yatmış... Taburcu olduktan sonra bile  kurşunların bazıları hala vücudundaymış. Ben onu olaydan  ancak altı-yedi ay sonra gördüm.






                  O'na  "Nasılsın?" diye sorduğumda, herzaman ki gibi "Bomba gibi" dedi.
                  "Bomba gibi"
                  "Olay sırasında neler hissettin  Bilal?" dedim. O da bana şöyle dedi:
                  "Yerde yatarken iki seçimim var diye düşündüm. Ya yaşamayı seçecektim ya da ölümü. Ve ben daha yaşamak için yaşamayı seçtim."
                  "Peki korkmadın mı? Şuurunu kaybetmedin mi?" dedim. O da bana:
                  "Ambulansla beraber gelen sağlık görevlileri harika insanlardı. Bana hep iyileşeceksin merak etme." Dediler. Ama acil servisin koridorlarında sedyemi hızla sürerlerken doktorların ve hemşirelerin yüzündeki ifadeyi görünce ilk defa korktuğumu hissettim. Bu gözler bana "Bu adam ölmüş" diyordu sanki.
                 "Eğer birşeyler yapmazsam, biraz sonra gerçekten ölü bir adam olacaktım."
                 "Peki ohalde sen ne yaptın?" diye merakla sordum.
                 "Kocaman bir hemşire yanıma yaklaştı ve bağırarak her hangi bir şeye ihtiyacım olup olmadığını sordu. Ben de 'Evet' diye cevap verdim." "Var" dedim.  İşte ozaman doktorlar ve hemşireler merakla sustular. Sonra derin bir nefes alarak kendimi topladım ve bağırarak: "Benim kurşunlara çok fena alerjim var!.." dedim. Tabi ben öyle deyince doktor ve hemşireler gülmeye başladılar. Sonra tekrar bağırdım: "Ben şu anda yaşamayı seçtim. Beni bir canlı gibi ameliyat edin. Otopsi yapar gibi degil." dedim...
               Evet arkadaşlar, Bilal sadece doktorların büyük ustalıkları sayesinde değil, kendi olumlu tavrının da büyük katkısı ile yaşadı. V e Onun yaşaması bana yeni bir ders oldu. Hergün hayatımızı dolu dolu yaşamayı seçme şansımız ve hakkımız olduğunu ben ondan öğrendim ve herşeyin kendi seçimlerimize bağlı olduğunu da. Evet arkadaşlar, bu yazıyı okudunuz. Şimdi iki seçim hakkınız var:


Birincisi unutup gitmek, 

İkincisi ise, yazıyı dikkate alıp kesip saklamak ve en iyisi arkadaşlarınıza gönderip paylaşmak.

           Ben bu yazıyı okuduktan sonra düşündüm, iki seçimim vardı:
 Birincisi boşverip çöpe atmak,
 İkincisi ise birileriyle paylaşmak. Ve  ben seçimimi yaptım. Ya siz?...



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder