6 Ağustos 2013 Salı

BİR SEDEF ÇİÇEĞİ HİKAYESİ...

                  

                                Gerçek Hayattan Bir Hikaye




 

SEDEF ÇİÇEĞİ

 

        Mahkeme salonunda, seksenlerindeki yaşlı bir çiftin durumu içler acısıydı. Adam  inatçı bakışlarla suskun, Nine'nin ise ağlamaktan iyice çukurlaşmış gözleri ve keskin çizgileriyle bıkkın bakışları süzüyordu etrafını...Ve Hakimin tokmak sesiyle sustu uğultu ve tok sesiyle, sözü yaşlı kadına verdi, hakim...

       "Anlat  bakalım teyze neden boşanmak istiyorsun...?" dedi.

        Yaşlı kadın derin bir nefes aldıktan sonra, baş örtüsüyle ağzını aralayıp, kısılmış sesiyle konuşmaya başladı...

        "Bu herif yetti gari hakim bey evladım, 50 yıldır bezdirdi hayattan..." dedi. Sonra uzunca bir sessizlik hakim oldu mahkeme salonunda... Sessizlik bu tür haberleri her gün manşet yapan gazetecilerden birinin flaşıyla bozuldu, kimbilir nasıl bir manşet atacaklardı, yaşanmış 50 yılın ardından...

         Çok sayıda gazeteci izliyordu davayı, bakalım kadın neler diyecekti..Şimdi  herkes  susmuş, onu dinliyordu.. Yaşlı kadının gözleri doldu...Ve anlatmasına devam etti devam etti...

         "Bizim bir sedef çiçeğimiz vardı, çok sevdiğim... Ama o bilmez...50 yıl önceydi.. O çiçeği, bana verdiği çiçeklerin arasından kopardığım bir yaprağı tohumlamıştım, öyle büyüttüm..Yavrumuz olmadı, ben de onları yavrum bildim...Onlara yavrum gibi bakmaya başladım. Ama bir süre sonra çiçek
kurumaya başladı.  Ben de o zaman adak adadım... Her gece güneş açmadan önce bir tas suyla suluycam onu diye...İyi gelirmiş dedilerdi...50 yıl oldu, fakat bu herif bir gece olsun kalkıp bir kere de bu çiçeği ben sulayayım demedi... Taki geçen geceye kadar...o gece takatim kesilmiş..uyuyakalmışım...Ben böyle bir adamla 50 yıl geçirdim hakim bey evladım... Hayatımı, umudumu, herşeyimi verdim...Ondan hiçbirşey göremedim..Bir kerecik olsun, benim bildiğim görevlerden birisini yapmasını bekledim.... Onsuz daha iyiyim, yemin ederim."

           Hakim, yaşlı adama dönerek ;

          "Diyeceğin bir şey var mı baba" dedi.

          Yaşlı adam bastonla zar zor yürüyerek geldi kürsüye ve o ana kadar suçlanmış olmanın utangaçlığını hissettiren bir yüz ifadesiyle hakime yöneldi.

          "Ben askerliğimi, reisicumhur köşkünde bahçevan olarak yaptım hakim bey, o bahçenin görkemli görünümüyle büyümesi için emeklerimi verdim... Fadimemi de orada tanıdım...Sedefleri de... Ona en güzel çiçeklerden büketler yapıp verdim...Şimdi o çiçeklerle doludur bahçesi...Kokusuna taptığım perişan eder yüreğimi...İlk evlendiğimiz günlerin birinde boyun ağrısından onu hekime götürdüydüm...O zaman
hekim bana dediydi ki: "Eğer çok uzun süre uyanmadan yatarsa boynundaki kireç sertleşir, daha çok kötüleşir...Her gece uykusunu bölüp, uyansın, gezinsin" dedi... Ama hekimi pek dinlemedi, bizim hatun...lafım da geçmedi...Ve o günlerde tesadüfen bu çiçek
kurudu...Ben de ona: "gece sularsan geçer" dedim..Adak dilettim...Her gece onu uyandırdım. Ve onu seyrettim... O sevdiğim kadının yavrusu bildiği çiçekleri sularken seyrettim...Sanki her gece o çiçek ben oldum...Ona bu yüzden tapabilirdim..." dedi adam o yaştaki bir adamdan beklenmeyecek
ifadelerle...

           "Her gece O yattıktan sonra uyandım... Ve saksıdaki suyu boşalttım...Çünkü Sedef çiçeği  gece sulanmayı sevmez, hakim bey..Geçen gece de... Yaşlılık işte... Ben de uyanamadım... Ve uyandıramadım kadınımı...Çiçek susuz kalırdı amma , kadınımın boynu yine azabilirdi... Suçlandım...Ama sesimi çıkartamadım..." dedi  büyük bir üzüntüyle. 

          O an Mahkeme salonunda herşey sustu...

          Ertesi sabah ise, gazeteler "Sedef susuz kaldı" diye yine yalnızca neticeyi haber yaptılar...

1 yorum:

  1. Hellal olsun varmı böyle tutkuyla aşkla bağlılık eşine ben sanmıyorum hep bencillik hep vurdum duymazlık almış başını gidiyor

    YanıtlaSil