2 Temmuz 2013 Salı

HAYATIMIN EN İYİ ÖĞRETMENİ



               Hayatımın en iyi öğretmeni   
Bu, çok yıllar önce bir ilkokul öğretmenin başından geçen bir hikayedir. Adı Duygu idi .Ve 5.sınıf öğrencilerinin önünde ayakta durduğu ilk gün
onlara bir yalan söyledi. Çoğu öğretmen gibi, onlara baktı ve hepsini aynı derecede  ve çok sevdiğini söyledi.
Bu mümkün değildi, çünkü orada ilk sırada, sırasına adeta çökmüş gibi oturan ve sanki kimseye görünmek istemeyen küçük bir öğrenci vardı. Adı Adem Tanrıkulu idi.
     Bir önceki yıl, Duygu öğretmen,Adem'i gözlemiş, onun diğer çocuklarla
oynayamadığını; giysilerinin kirli, biraz eski ve kendinin de hep banyo yapması gereken bir halde bakımsız bir çocuk olduğunu gözlemlemişti. Ve,Adem mutsuz da olabilirdi.
Çalıştığı okulda Duygu öğretmen,ayrıca her öğrencinin geçmişteki kayıtlarını incelemekle de görevlendirilmişti. Ve Adem'in bilgilerini en sona bırakmıştı.
Sıra onun dosyasına geldiğinde ise çok şaşırdı. Çünkü birinci sınıf öğretmeni: "Adem zeki ve akıllı bir çocuk ve her an gülmeye hazır. Ödevlerini herzaman düzenli olarak yapıyor ve
çok iyi huylu...ve arkadaşları onunla olmaktan daima mutlu..." diye yazmıştı.
İkinci sınıf öğretmeni: "Mükemmel bir öğrenci, arkadaşları tarafından sevilen, fakat evde annesinin çok hasta olması onu üzüyor ve sanırım evdeki yaşamı gayet zor.." diyordu.
Üçüncü sınıf öğretmeni: "Annesinin ölümü onu çok derinden sarstı. Babası da ona yeterince ilgi gösteremiyor ve eğer birşeyler yapılmazsa evdeki olumsuz yaşam onu
etkileyecek." diye yazmıştı.
Dördüncü sınıf öğretmenine gelince: "Adem içine kapanık bir çocuk ve okula hiç ilgi göstermiyor, hiç arkadaşı yok ve bazı kereler sınıfta uyuyor." demişti.
Şimdi Duygu öğretmen sorunu çözmüştü ve kendinden utanıyordu. Ve öğrenciler ona güzel kağıtlara sarılmış süslü kurdelerele paketlenmiş yılbaşı hediyeleri
getirdiğinde kendini daha da kötü hissetti. Çünkü Adem'in armağanı kaba kahverengi bir kese kağıdına beceriksizce sarılmıştı.
Bunu diğer öğrencilerin önünde açmak ona çok acı verdi. Bazıları paketten çıkan bazı taşları düşmüş ve sahte taşlardan yapılmış bileziği ve üçte biri dolu parfüm şişesini görünce gülmeye başladılar, fakat öğretmen, bileziğin ne kadar zarif ve değerli olduğunu söyleyerek ve parfümden de birkaç damlayı bileğine damlatıp koklayarak onların bu gülmelerini engelledi.
    O gün okuldan sonra Adem,Duygu öğretmenin yanına gelerek ,"Öğretmenim bugün hep annem gibi koktunuz" dedi.
   Çocuklar gittikten sonra öğretmen yaklaşık bir saat kadar ağladı. O günden sonra da çocuklara sadece okuma, yazma ve matematik öğretmekle kalmayıp,ayrıca onları
eğitmeye de başladı.Duygu öğretmen artık Adem'e daha özel bir ilgi göstermeye başladı.
Onunla çalışırken zekasının tekrar canlandığını hissediyordu. Ona cesaret verdikçe çocuk gelişiyordu. Yılın sonuna dek, Adem
sınıfın en çalışkan öğrencilerinden biri olup çıkmıştı. Öğretmenin, hepinizi aynı derecede seviyorum yalanına karşın,Adem onun en sevdiği öğrencisi olmuştu.
   Ve Duygu öğretmen bir yıl sonra, kapısının altında bir not buldu. B u not Adem'dendi. "Tüm yaşantısındaki en iyi öğretmenin kendisi olduğunu" yazıyordu.
       Ondan yeni bir not alana kadar 6 yıl geçti.O notta "artık liseyi bitirdiğini ve sınıfındaki üçüncü en iyi öğrenci olduğunu ve kendisinin hala, hayatında gördüğü en iyi öğretmen olduğunu" yazıyordu.
   Aradan dört yıl geçtikten sonra, bir mektup daha aldı Adem'den." O arada zamanın onun için zor olduğunu çünkü üniversitede okuduğunu ve çok iyi dereceyle mezun olmak için çok çaba sarfetmesi gerektiğini yazıyordu. Ve Duygu öğretmen hala onun hayatında tanıdığı en iyi öğretmendi".
   Daha sonra dört yıl daha geçti ve bir mektup daha geldi Adem'den. "Ve çok iyi bir dereceyle üniversiteden mezun olduğunu ama daha ileriye gitmek istediğini yazıyordu. Ve hala Duygu öğretmen onun tanıdığı ve en çok sevdiği öğretmendi. Fakat bu kez mektubun altındaki imza biraz daha uzundu.Uzman Doktor   

Adem TANRIKULU
   Tabi bu hikaye burda bitmedi. Sonra bir ilkbahar sabahı bir mektup daha aldı Duygu öğretmen. Adem, hayatının kızıyla tanıştığını ve çok yakında da evleneceğini yazmıştı. Ve babasının birkaç yıl önce öldüğünü ve kendisinin düğünde damadın anne ve babası için ayrılan yere oturup oturamayacağını soruyordu,   tabii  ki  oturabilirdi.
Ve bilin bakalım ne oldu? Duygu öğretmen o törene giderken birkaç taşı düşmüş olan o bileziği taktı ve tabii ki bir yılbaşında Adem'in ona verdiği ve annesi gibi koktuğunu
söylediği parfümü de sürmeyi ihmal etmedi. Birbirlerini sevgiyle kucaklarlarken,Adem onun kulağına "Bana inandığınız için çok teşekkürler öğretmenim, Beni önemli hissetmemi sağladığınız için ve beni böyle değiştirdiğiniz için.." diye fısıldadı.
Duygu öğretmen ise gözünde yaşlarla ona şöyle karşılık verdi: "Ben sana teşekkür ederim Adem" dedi. "Sen yanılıyorsun. Ben sana değil, sen bana öğrettin.Meğer seninle
karşılaşıncaya kadar ben öğretmenliği bilmiyormuşum...!"
      

  

              

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder