Hayatımın en iyi öğretmeni
Bu,
çok yıllar önce bir ilkokul öğretmenin başından geçen bir
hikayedir. Adı Duygu idi .Ve 5.sınıf öğrencilerinin
önünde ayakta durduğu ilk gün
onlara bir yalan söyledi. Çoğu
öğretmen gibi, onlara baktı ve hepsini aynı derecede ve çok sevdiğini
söyledi.
Bu mümkün değildi, çünkü orada ilk sırada,
sırasına adeta çökmüş gibi oturan ve sanki kimseye görünmek istemeyen küçük bir öğrenci vardı.
Adı Adem Tanrıkulu idi.
Bir önceki yıl, Duygu öğretmen,Adem'i
gözlemiş, onun diğer çocuklarla
oynayamadığını;
giysilerinin kirli, biraz eski ve kendinin de hep banyo yapması gereken bir
halde bakımsız bir çocuk olduğunu gözlemlemişti. Ve,Adem mutsuz da
olabilirdi.
Çalıştığı okulda Duygu öğretmen,ayrıca her öğrencinin
geçmişteki kayıtlarını incelemekle de görevlendirilmişti. Ve
Adem'in bilgilerini en sona bırakmıştı.
Sıra onun dosyasına geldiğinde ise
çok şaşırdı. Çünkü birinci sınıf öğretmeni:
"Adem zeki ve akıllı bir çocuk ve her an gülmeye hazır. Ödevlerini herzaman
düzenli olarak yapıyor ve
çok iyi huylu...ve arkadaşları
onunla olmaktan daima mutlu..." diye yazmıştı.
İkinci sınıf
öğretmeni: "Mükemmel bir öğrenci, arkadaşları tarafından
sevilen, fakat evde annesinin çok hasta olması onu üzüyor ve
sanırım evdeki yaşamı gayet zor.." diyordu.
Üçüncü
sınıf öğretmeni: "Annesinin ölümü onu çok derinden sarstı. Babası da ona yeterince ilgi gösteremiyor ve eğer birşeyler
yapılmazsa evdeki olumsuz yaşam onu
etkileyecek." diye
yazmıştı.
Dördüncü sınıf öğretmenine gelince: "Adem
içine kapanık bir çocuk ve okula hiç ilgi göstermiyor, hiç arkadaşı yok
ve bazı kereler sınıfta uyuyor." demişti.
Şimdi Duygu öğretmen
sorunu çözmüştü ve kendinden utanıyordu. Ve öğrenciler ona
güzel kağıtlara sarılmış süslü kurdelerele paketlenmiş yılbaşı
hediyeleri
getirdiğinde kendini daha da kötü hissetti. Çünkü
Adem'in armağanı kaba kahverengi bir kese kağıdına
beceriksizce sarılmıştı.
Bunu diğer öğrencilerin önünde
açmak ona çok acı verdi. Bazıları paketten çıkan bazı taşları
düşmüş ve sahte taşlardan yapılmış bileziği ve üçte biri
dolu parfüm şişesini görünce gülmeye başladılar, fakat
öğretmen, bileziğin ne kadar zarif ve değerli olduğunu söyleyerek ve
parfümden de birkaç damlayı bileğine damlatıp koklayarak onların bu
gülmelerini engelledi.
O gün okuldan sonra Adem,Duygu öğretmenin
yanına gelerek ,"Öğretmenim bugün hep annem gibi koktunuz"
dedi.
Çocuklar gittikten sonra öğretmen yaklaşık bir saat
kadar ağladı. O günden sonra da çocuklara sadece okuma, yazma ve matematik
öğretmekle kalmayıp,ayrıca onları
eğitmeye de başladı.Duygu öğretmen artık Adem'e daha özel bir ilgi göstermeye başladı.
Onunla çalışırken zekasının tekrar
canlandığını hissediyordu. Ona cesaret verdikçe çocuk gelişiyordu.
Yılın sonuna dek, Adem
sınıfın en çalışkan öğrencilerinden
biri olup çıkmıştı. Öğretmenin, hepinizi aynı derecede seviyorum
yalanına karşın,Adem onun en sevdiği öğrencisi olmuştu.
Ve Duygu öğretmen bir
yıl sonra, kapısının altında bir not buldu. B u not Adem'dendi. "Tüm
yaşantısındaki en iyi öğretmenin kendisi olduğunu"
yazıyordu.
Ondan yeni bir not alana kadar 6 yıl geçti.O notta
"artık liseyi bitirdiğini ve sınıfındaki üçüncü en iyi öğrenci
olduğunu ve kendisinin hala, hayatında gördüğü en iyi
öğretmen olduğunu" yazıyordu.
Aradan dört yıl geçtikten sonra, bir mektup daha
aldı Adem'den." O arada zamanın onun için zor olduğunu çünkü
üniversitede okuduğunu ve çok iyi dereceyle mezun olmak için çok
çaba sarfetmesi gerektiğini yazıyordu. Ve Duygu öğretmen hala onun
hayatında tanıdığı en iyi öğretmendi".
Daha sonra dört yıl
daha geçti ve bir mektup daha geldi Adem'den. "Ve çok iyi bir dereceyle
üniversiteden mezun olduğunu ama daha ileriye gitmek istediğini
yazıyordu. Ve hala Duygu öğretmen onun tanıdığı ve en çok
sevdiği öğretmendi. Fakat bu kez mektubun altındaki imza biraz daha
uzundu.Uzman Doktor
Adem TANRIKULU
Tabi bu hikaye burda bitmedi.
Sonra bir ilkbahar sabahı bir mektup daha aldı Duygu öğretmen. Adem,
hayatının kızıyla tanıştığını ve çok yakında da evleneceğini yazmıştı.
Ve babasının birkaç yıl önce öldüğünü ve kendisinin
düğünde damadın anne ve babası için ayrılan yere oturup
oturamayacağını soruyordu, tabii ki oturabilirdi.
Ve bilin bakalım ne oldu? Duygu öğretmen o törene giderken birkaç taşı düşmüş olan o
bileziği taktı ve tabii ki bir yılbaşında Adem'in ona verdiği ve annesi
gibi koktuğunu
söylediği parfümü de sürmeyi ihmal etmedi.
Birbirlerini sevgiyle kucaklarlarken,Adem onun kulağına "Bana
inandığınız için çok teşekkürler öğretmenim, Beni önemli
hissetmemi sağladığınız için ve beni böyle değiştirdiğiniz
için.." diye fısıldadı.
Duygu öğretmen ise gözünde yaşlarla
ona şöyle karşılık verdi: "Ben sana teşekkür ederim Adem"
dedi. "Sen yanılıyorsun. Ben sana değil, sen bana öğrettin.Meğer
seninle
karşılaşıncaya kadar ben öğretmenliği
bilmiyormuşum...!"
onlara bir yalan söyledi. Çoğu öğretmen gibi, onlara baktı ve hepsini aynı derecede ve çok sevdiğini söyledi.
Bu mümkün değildi, çünkü orada ilk sırada, sırasına adeta çökmüş gibi oturan ve sanki kimseye görünmek istemeyen küçük bir öğrenci vardı. Adı Adem Tanrıkulu idi.
Bir önceki yıl, Duygu öğretmen,Adem'i gözlemiş, onun diğer çocuklarla
oynayamadığını; giysilerinin kirli, biraz eski ve kendinin de hep banyo yapması gereken bir halde bakımsız bir çocuk olduğunu gözlemlemişti. Ve,Adem mutsuz da olabilirdi.
Çalıştığı okulda Duygu öğretmen,ayrıca her öğrencinin geçmişteki kayıtlarını incelemekle de görevlendirilmişti. Ve Adem'in bilgilerini en sona bırakmıştı.
Sıra onun dosyasına geldiğinde ise çok şaşırdı. Çünkü birinci sınıf öğretmeni: "Adem zeki ve akıllı bir çocuk ve her an gülmeye hazır. Ödevlerini herzaman düzenli olarak yapıyor ve
çok iyi huylu...ve arkadaşları onunla olmaktan daima mutlu..." diye yazmıştı.
İkinci sınıf öğretmeni: "Mükemmel bir öğrenci, arkadaşları tarafından sevilen, fakat evde annesinin çok hasta olması onu üzüyor ve sanırım evdeki yaşamı gayet zor.." diyordu.
Üçüncü sınıf öğretmeni: "Annesinin ölümü onu çok derinden sarstı. Babası da ona yeterince ilgi gösteremiyor ve eğer birşeyler yapılmazsa evdeki olumsuz yaşam onu
etkileyecek." diye yazmıştı.
Dördüncü sınıf öğretmenine gelince: "Adem içine kapanık bir çocuk ve okula hiç ilgi göstermiyor, hiç arkadaşı yok ve bazı kereler sınıfta uyuyor." demişti.
Şimdi Duygu öğretmen sorunu çözmüştü ve kendinden utanıyordu. Ve öğrenciler ona güzel kağıtlara sarılmış süslü kurdelerele paketlenmiş yılbaşı hediyeleri
getirdiğinde kendini daha da kötü hissetti. Çünkü Adem'in armağanı kaba kahverengi bir kese kağıdına beceriksizce sarılmıştı.
Bunu diğer öğrencilerin önünde açmak ona çok acı verdi. Bazıları paketten çıkan bazı taşları düşmüş ve sahte taşlardan yapılmış bileziği ve üçte biri dolu parfüm şişesini görünce gülmeye başladılar, fakat öğretmen, bileziğin ne kadar zarif ve değerli olduğunu söyleyerek ve parfümden de birkaç damlayı bileğine damlatıp koklayarak onların bu gülmelerini engelledi.
O gün okuldan sonra Adem,Duygu öğretmenin yanına gelerek ,"Öğretmenim bugün hep annem gibi koktunuz" dedi.
Çocuklar gittikten sonra öğretmen yaklaşık bir saat kadar ağladı. O günden sonra da çocuklara sadece okuma, yazma ve matematik öğretmekle kalmayıp,ayrıca onları
eğitmeye de başladı.Duygu öğretmen artık Adem'e daha özel bir ilgi göstermeye başladı.
Onunla çalışırken zekasının tekrar canlandığını hissediyordu. Ona cesaret verdikçe çocuk gelişiyordu. Yılın sonuna dek, Adem
sınıfın en çalışkan öğrencilerinden biri olup çıkmıştı. Öğretmenin, hepinizi aynı derecede seviyorum yalanına karşın,Adem onun en sevdiği öğrencisi olmuştu.
Ve Duygu öğretmen bir yıl sonra, kapısının altında bir not buldu. B u not Adem'dendi. "Tüm yaşantısındaki en iyi öğretmenin kendisi olduğunu" yazıyordu.
Ondan yeni bir not alana kadar 6 yıl geçti.O notta "artık liseyi bitirdiğini ve sınıfındaki üçüncü en iyi öğrenci olduğunu ve kendisinin hala, hayatında gördüğü en iyi öğretmen olduğunu" yazıyordu.
Aradan dört yıl geçtikten sonra, bir mektup daha aldı Adem'den." O arada zamanın onun için zor olduğunu çünkü üniversitede okuduğunu ve çok iyi dereceyle mezun olmak için çok çaba sarfetmesi gerektiğini yazıyordu. Ve Duygu öğretmen hala onun hayatında tanıdığı en iyi öğretmendi".
Daha sonra dört yıl daha geçti ve bir mektup daha geldi Adem'den. "Ve çok iyi bir dereceyle üniversiteden mezun olduğunu ama daha ileriye gitmek istediğini yazıyordu. Ve hala Duygu öğretmen onun tanıdığı ve en çok sevdiği öğretmendi. Fakat bu kez mektubun altındaki imza biraz daha uzundu.Uzman Doktor
Adem TANRIKULU
Tabi bu hikaye burda bitmedi. Sonra bir ilkbahar sabahı bir mektup daha aldı Duygu öğretmen. Adem, hayatının kızıyla tanıştığını ve çok yakında da evleneceğini yazmıştı. Ve babasının birkaç yıl önce öldüğünü ve kendisinin düğünde damadın anne ve babası için ayrılan yere oturup oturamayacağını soruyordu, tabii ki oturabilirdi.
Ve bilin bakalım ne oldu? Duygu öğretmen o törene giderken birkaç taşı düşmüş olan o bileziği taktı ve tabii ki bir yılbaşında Adem'in ona verdiği ve annesi gibi koktuğunu
söylediği parfümü de sürmeyi ihmal etmedi. Birbirlerini sevgiyle kucaklarlarken,Adem onun kulağına "Bana inandığınız için çok teşekkürler öğretmenim, Beni önemli hissetmemi sağladığınız için ve beni böyle değiştirdiğiniz için.." diye fısıldadı.
Duygu öğretmen ise gözünde yaşlarla ona şöyle karşılık verdi: "Ben sana teşekkür ederim Adem" dedi. "Sen yanılıyorsun. Ben sana değil, sen bana öğrettin.Meğer seninle
karşılaşıncaya kadar ben öğretmenliği bilmiyormuşum...!"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder