31 Mayıs 2013 Cuma

BEŞ ÖNEMLİ DERS



                    Birinci ve de en önemli ders.
-----------------------------
Okuldaki ikinci ayımda, hocamız test sorularını dağıttı. Ben okulun en
iyi öğrencilerinden biriydim,ve son soruya kadar soluk almadan geldim
ve orada çakıldım kaldım. Son soru ise şöyleydi: "Her gün okulu temizleyen
hademe kadının ilk adi nedir?.."
Bu herhalde bir şaka dedim kendi kendime.Çünkü kadını yerleri silerken hemen
hergün görüyordum. Uzun boylu ve siyah saçlı bir kadındı. 50'lerinde
filan olmalıydı. Ama adını nereden bilecektim ki!.. Son soruyu
yanıtsız
bırakıp kağıdı teslim ettim.
Süre biterken bir öğrenci, son sorunun test sonuçlarına dahil olup
olmadığını sordu.
"Tabii dahil" dedi, hocamız... "İs yaşamınız boyunca çeşitli insanlarla
karşılacaksınız Ve hepsi birbirinden farklı insanlar. Ama hepsi de sizin
ilginiz ve dikkatinizi hakkeden insanlar bunlar. Onlara sadece
gülümsemeniz ve'Merhaba' demeniz gerekse bile..."
Bu dersi hayatım boyunca unutmadım. O hademenin adını da.. Dorothy
idi.
* * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * *
İkinci önemli ders.. Yağmurda otostop!..
----------------------------------------
Bir gece vakit geceyarısına doğru Alama otoyolunun kenarında duran
bir zenci kadın gördüm. Bardaktan boşanırcasına yağan yağmura rağmen,
bozulan arabasının dışında duruyor ve dikkati çekmeye çalışıyordu.
Geçen her arabaya el sallıyordu kadıncağız. Yanında durdum. 60'lı yıllarda bir
beyazın bir zenciye hem de Alabama'da yardıma kalkışması pek olağan
şeylerden değildi. Onu kente kadar göturdüm. Bir taksi durağına
bıraktım. Ayrılırken ille de adresimi istedi verdim.
Bir hafta sonra kapım çalındı. Muazzam bir konsol televizyon
indiriyordu adamlar. Bir de not ekliydi, armağanda... "Geçen gece
otoyolda bana yardımınıza teşekkür ederim. O korkunç yağmur sadece
elbiselerimi değil, ruhumu da sırılsıklam etmişti. Kendime güvenimi
yitirmek uzereydim ki, siz çıka geldiniz. Sizin sayenizde ölmekte olan
kocamın yatağının baş ucuna zamanında ulaşmayı başardım. Biraz sonra
son nefesini verdi. Tanrı bana yardım eden
sizi ve başkalarına karşılık beklemeksizin yardım eden herkesi
kutsasın!..
En iyi dileklerimle,
Bayan Nat King Cole."
* * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * *
Ücüncü önemli ders.. Size hizmet edenleri hep hatırlayın..
----------------------------------------------------------
Bir pastanın üç otuz paraya satıldığı günlerde 10 yaşında bir çocuk
pastaneye girdi. Garson kız hemen koştu.. Çocuk sordu:
"Çukulatalı pasta kaç para?.."
"50 cent!.."
Çocuk cebinden çıkardığı bozuklukları saydı. Bir daha sordu:
"Peki dondurma ne kadar.."
"35 cent" dedi garson kiz sabirsizlikla.. Dukkanda yiginla musteri
vardi ve kiz hepsine tek basina kosusturuyordu. Bu cocukla daha ne
kadar vakit gecirebilirdi ki..
Cocuk parasini bir daha saydi ve "Bir dondurma alabilir miyim
lutfen" dedi.
Kız dondurmayı getirdi. Fişi tabağın kenarına koydu ve öteki masaya
koştu. Çocuk dondurmasını bitirdi. Fişi kasaya ödedi. Garson kız
masayı temizlemek üzere geldiğinde, gözleri doldu birden. Masayı
sanki akan yaşlar temizleyecekti. Boş dondurma tabağının yanında
çocuğun bıraktığı 15 centlik bahşiş duruyordu..
* * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * *
Dördüncü önemli ders.. Yolumuzdaki engeller..
---------------------------------------------
Eski zamanlarda bir kral, saraya gelen yolun uzerine kocaman bir
kaya koydurmuş ve kendisi de pencereye oturmuştu. Bakalım neler
olacaktı?. Ülkenin en zengin tüccarları, en güçlü kervancilari, saray
gorevlileri birer birer geldiler, sabahtan öğlene kadar. Hepsi de
kayanın
etrafindan dolasip saraya girdiler. Pek cogu krali yuksek sesle
elestirdi. Halkindan bu kadar vergi aliyor, ama yollari temiz
tutamiyordu.
Sonunda bir köylü çıkageldi. Saraya meyve ve sebze getiriyordu.
Sirtindaki kufeyi yere indirdi, iki eli ile kayaya sarildi ve ikina
sikina
itmeye basladi. Sonunda kan ter icinde kaldi ama, kayayi da yolun
kenarina cekti. Tam kufesini yeniden sirtina almak uzereydi ki,
kayanin eski yerinde bir kesenin durdugunu gordu. Acti.. Kese altin
doluydu.
Bir de kralin notu vardi icinde..
"Bu altinlar kayayi yoldan ceken kisiye aittir" diyordu kral.
Koylu, bugun dahi pek cogumuzun farkinda olmadigi bir ders almisti.
"Her engel, yaşam koşullarinizi daha iyilestirecek bir firsattir.."
* * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * *
*
Beşinci Önemli Ders.. Önemli Olan Vermektir..
---------------------------------------------
Yillar once hastanede calisirken, agir hasta bir kiz getirdiler.
Tek yasam sansi bes yasindaki kardesinden acil kan nakli idi.
Kucuk oglan ayni hastaliktan mucizevi sekilde kurtulmus ve kaninda
o hastaligin mikroplarini yok eden bagisiklik olusmustu. Doktor durumu
bes yasindaki oglana anlatti ve ablasina kan verip vermeyecegini
sordu.
Kucuk cocuk bir an duraksadi. Sonra derin bir nefes aldi ve "Eger
kurtulacaksa, veririm kanimi" dedi.
Kan nakli ilerken, ablasinin gozlerinin icine bakiyor ve
gulumsuyordu.
Kizin yanaklarina yeniden renk gelmeye baslamisti, ama kucuk
cocugun yuzu de giderek soluyordu.. Gülümsemesi de yok oldu.
Titreyen bir sesle doktora sordu:
"Hemen mi ölecegim?.."
Küçük çocuk doktoru yanlış anlamış, ablasına vücudundaki bütün kanı verip,
öleceğini sanmıştı...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder