Tam göğsünüzün ortasında bir yeriniz acıyacak...
Evinizin
sizi içine sığdıramayacak kadar dar olduğunu
fark
edeceksiniz...
Sokağa
fırlayacaksınız...
Sokaklar
da dar gelecek...
Tıpkı
vücudunuzun yüreğinize dar geldiği gibi... Ne denizin mavisi
açacak
içinizi,
ne pırıl pırıl gökyüzü...
Kendinizi
taşıyamayacak kadar çok büyüyecek, bir
yandan
da kaybolacak
kadar
küçüleceksiniz...
Birileri
size bir şeyler anlatacak durmadan...
"Önemli
olan sağlık."
"Yaşamak
güzel."
"Boşver,
her şey unutulur."
Ama siz
hiçbirini duymayacaksınız...
Gözyaşlarınızdan
etrafı göremez hale geleceksiniz.
O'ndan
ölmesini isteyecek kadar nefret edecek, ve az
sonra da kollarında
ölmek
isteyecek
kadar çok seveceksiniz onu...
Hep ama hep ondan bahsetmek isteyeceksiniz...
"Ölüme
çare bulundu" ya da "Yarın kıyamet
kopacakmış"
deseler de
başınızı
kaldırıp
"Ne dedin?" diye sormayacaksınız...
Hem yalnız
kalmak isteyeceksiniz...
Hem
de kalabalıkların arasında kaybolmak...
İkisi
de yetmeyecek.
Geçmişi
düşüneceksiniz... Neredeyse dakika dakika...
Ama tabiki kötüleri
atlayarak...
Onunla
geçtiğiniz yerlerden geçmek isteyeceksiniz...
Gittiğiniz
yerlere
gitmek...
Bu
size hiç iyi gelmeyecek... Ama bile bile
yapacaksınız.
Biri
size içinizdeki acıyı söküp atabileceğini
söylese,
kaçacaksınız...
Aslında
kurtulmak istediğiniz halde, o acıyı yaşamak için
direneceksiniz.
Hayatınızın
geri kalanını onu düşünerek geçirmek isteyeceksiniz...
Aksini
iddia edenlerden nefret edeceksiniz...
Herkesi
ona benzetip...
Kimseyi
onun yerine koyamayacaksınız...
Hiçbir
şey oyalamayacak sizi...
İlaçlara
sığınacaksınız... Birkaç saat kafanızı
bulandıran
ama asla
onu
unutturmayan...
Sadece bir müddet buzlu camın arkasından
seyrettiren...
Bütün
şarkılar sizin için yazılmış gibi gelecek...
Boğazınız
düğümlenecek,
dinleyemeyeceksiniz...
Uyumak
zor, uyanmak kolay olacak...
Sabahı
iple çekeceksiniz,bir an önce onu görmek için... Bazen de "Hiç güneş doğmasa"
diyeceksiniz.
Ne
geceler rahatlatacak sizi ne gündüzler...
Ölmeyi
isteyip, ölemeyeceksiniz...
Belki
çivi çiviyi söker diye can havliyle önünüze çıkana sarılmak
isteyeceksiniz...
Nafile... Düşüncesi bile tahammül edilmez gelecek...
Rüyalar
göreceksiniz, gerçek olmasını istediğiniz...
Her
sıçrayarak
uyandığınızda
onun adını söylediğinizi fark
edeceksiniz...
Telefonun
çalmasını bekleyeceksiniz... Aramayacağını
bile
bile... Her
çaldığında
yüreğiniz ağzınıza gelecek... Ağlamaklı
konuşacaksınız
arayanlarla...
Yüreğiniz
burkulacak...
Canınız
yanacak...
Bir
daha sevmemeye yemin edeceksiniz.
Hayata
dair hiçbir şey yapmak gelmeyecek içinizden...
Onun
sesini bir kez daha duymak için yanıp
tutuşacaksınız...
Defalarca
aradığı
günlerin kıymetini bilmediğiniz için
kendinizden
nefret
edeceksiniz...
Yaşadığınız
şehri terk etmek isteyeceksiniz... Onunla hiçbir anınızın
olmadığı
bir yerlere gidip yerleşmek...
Ama
bir umut... Onunla bir gün bir yerde karşılaşma
umudu...
Bu umut
sizi
gitmekten
alıkoyacak...
Gel
gitler içinde yaşayacaksınız...
Buna
yaşamak denirse...
*
Razı
mısınız bütün bunlara?
Hazır
mısınız sonunda ölüp ölüp dirilmeye?
O
halde siz de áşık olabilirsiniz...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder